“Ziyaret maksadıyla evlere gittiğinizde kapıyı çalarken kapının önünde durmayın. Bilakis kapının sağında veya solunda durun. Girmek için izin isteyin. İzin verilirse girin, aksi takdirde dönüp gidin.”Taberani
Bu yirmi dokuzuncu nasihat, ziyaret âdâbyla ilgili iki noktaya ışık tutmaktadır. Bu nasihat müslüman büyükleri ilgilendirdiği kadar müslüman çocukları da ilgilendirmektedir.
Çünkü alışkanlık, karakter ve ahlâkın yanısıra şahsiyet gelişiminin de bir parçasıdır. Belli bir, işi küçüklüğünde alışkanlık haline getiren insan, yetişkinliğinde de o şeye bağlı kalmakta, onu yapmayı sürdürmektedir. O alışkanlık, ömrü boyunca, şahsiyetini oluşturan temel karakterinin bir parçası olmuştur.
Ziyaret âdâbıyla ilgili olarak Allah Resûlü’nün (s.a.v.) ziyaretleşmelerimizde uymamızı emrettiği iki noktadan birincisi; görülmesi uygun olmayan... ya da dahası haram olan bir durumun ve manzaranın göze çarpmasından korkarak, kapı açıldığında evin içerisinin görüneceği şekilde kapının önünde durmamak.
Belki evin hanımı, üzerinde ince bir elbiseyle dolaşıyor olabilir. Ya da kollarını ve paçalarını sıvamış olarak bir işe kendini kaptırmış olması da mümkündür. Yahut dağınık bir şekilde bulunan ev eşyalarını, mobilyaları temizlemek ve düzgünce yerleştirmekle de meşgul olabilir.
Kapı açıldığında evin içerisinin görüneceği şekilde kapının önünde durmak, o çirkin durumu ve ayıbı açığa çıkarmaktadır. Bu ise kesinlikle merduttur, reddedilmiştir.
Bu nedenledir ki Peygamber Efendimiz (s.a.v.) kapı açıldığında evin içerisinin görüneceği şekilde kapının önünde durmamamızı; bilakis bakışları indirmiş bir halde ve hayâ içerisinde, kapının sağında veya solunda durmamızı emretmiştir.
Ziyaret âdâbıyla alakalı olarak Allah Resûlü’nün (s.a.v.) ziyaretleşmelerimizde uymamızı emrettiği ikinci husus ise; eve girmek için izin istemektir. Bu ise ya elle kapıya tıklatmak ya da zile basmakla gerçekleşir. Girmek için izin verilirse gireriz, yoksa geri döneriz.
İzin vermek de, kendisine ziyarette bulunduğumuz insanın bize kapıyı açarak ‘buyurunuz, hoş geldiniz’ deyip bizi içeri davet etmesiyle gerçekleşmiş olur.
İzin vermemek ise şu şekillerden biri ile gerçekleşir: Edepli bir biçimde özür dilenerek, aranılan kimsenin evde olmadığı, uyuduğu veya başka misafirleri ağırladığı söylenir ya da hiç ses verilmez.
Peki, izin verilip verilmediğini nasıl anlarız?!
Allah Resûlü (s.a.v.) bir diğer hadis-i şerîfinde bunu bize şöyle öğretmektedir: Kapı tıklatılmak ya da zile basılmak suretiyle üç kez izin istenilir. Kapı açılmadığı takdirde geri dönülür.
Sevgili gençler...
İşte size, Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed’in (s.a.v.) erkek ve kadın bütün müslümanlara ziyaretleşme ve izin isteme âdâbıyla ilgili öğüdü. Bu öğüt, yüksek peygamberî edepten bir parçadır.
Andolsun Allah Resûlü’nde bizim için gerçekten çok güzel bir örnek vardır.