“Kalbinde hardal tanesi ağırlığınca kibir bulunan kimseyi Allah yüzüstü cehenneme atar.”
İmam Ahmed
Sevgili gençler...
Kibir: Kendini beğenmek ve başkalarından üstün görmektir.
Hardalı biliyor musunuz?!
Hardalı baharatçıya sorunuz. Çok küçük tanecikler olduğunu göreceksiniz. O kadar küçük ve hafif ki, bir hardal tanesinin ağırlık ve hacmi, kum tanesinden fazla değildir!
Kalbinde ve duygularında hardal tanesinin büyüklüğüne denk bir kibir duygusu taşıyan insanı, Allah yüzüstü cehenneme atar.
Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) hadis-i şerîfinde “Kimin kalbinde...” buyuruyor. “Kimin aklında...” dememiştir. Çünkü duygunun kaynağı öncelikle kalptir. Kibir aslında bir boşluktur.
Adamın biri küçük oğluyla birlikte buğday ekili tarlalardan birine gitti. Başaklar henüz yeni olgunlaşıyordu. Boyu diğerlerinden daha uzun bir başak, çocuğun çok hoşuna gitti. Başağa yaklaştı ve onu kopardı.
Babası oğluna başağı neden kopardığını sordu.
Çocuk, başaktan çok hoşlandığını, ayrıca içinde pek çok buğday tanesinin bulunduğunu söyledi.
Baba gülümsedi... Başağı eline aldı ve eliyle kırarak içini açtı. Başak bomboştu, içinde bir tek buğday tanesi dahi yoktu.
Ardından baba oğluna şöyle söyledi:
–Ey çocuğum...
Buğday dolu başaklar tevazu ile baş eğer
Ancak içi boşların başları yüksekmiş meğer.
Sevgili gençler...
İşte kibirli insanın boşluğu da böyledir.
Kibirli insan, sırf bu yüzden dolayı mı yüzüstü cehenneme atılıyor? diye sorabilirsiniz.
Bu sorunuza kısaca cevap verelim:
Bildiğiniz gibi kibir; kendini beğenmek, gururlanmak ve büyüklenmektir. Bu ise insanın kendini mahlukattan üstün görmesine yol açar. Halbuki üstünlük yanlızca Allah-u Teâlâ’ya mahsustur!
Kibirli insan, Allah’ın güzel isimlerinden (esmaü’l hüsnâ) birinde adeta O’nunla çekişmekte, O’na benzemeye kalkışmaktadır. Bu ise apaçık küfürdür.[4] Bundan dolayı kibirli insan hakkında Kur’an’ın şu sözü hak ve gerçek olmuştur.
“Kibirlenenler için cehennemde barınacak bir yer mi yoktur.”[5]
Kibir ya da kendini büyük görmek, zenginlik ve güzellik gibi dünya değerlerinden ileri gelmektedir. Halbuki zenginlik de güzellik de yok olmaya mahkumdur.
Zenginlik, ticaretten dolayı ise; ticaret kâr getirebileceği gibi zarar da getirebilir. Eğer zenginlik sahip olunan akardan[6] dolayı ise; akar da doğanın ani hareketlerine hedeftir.
Güzellik, geçen seneler ve ilerleyen ömürle birlikte kurumakta, solmaktadır. Tabi daha önce bir âfete ya da musibete kurban gitmezse.
Hz. Süleyman (s.a.v.) servet ve zenginlik hakkında şöyle demişti: “Bu, şükür mü yoksa nankörlük mü edeceğim diye beni sınamak üzere Rabb’imin lütfundandır.”[7]
Güzellik ve endam... Hz. Yusuf’u (s.a.v.) aldatamamış, onu gurura sevkedememişti. Bilakis onun dillere destan güzelliği, kendisi için hem bir fitne ve imtihan hem de bir sabır ve kurtuluş vesilesi olmuştu.
Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) de kalbinde hardal tanesi ağırlığınca kibir bulunan insan hakkında “Allah onu yüzüstü cehenneme atar” buyurmaktadır.
Hz. Peygamber kibirli insan için neden ‘Allah onu yüzüstü haşr eder’ dememiştir.
Cehenneme yüzüstü atılmak niçin?!
Halkın, kibirli kimse için “Burnu havada...” dediğini zaman zaman işitiyorsundur. Onlar bu sözle kibirli insanın, yüzdeki en belirgin organı olan burnuyla kibirlendiğini, büyüklük tasladığını anlatmak istemektedirler. Dolayısıyla cehenneme yüzüstü atılmak, ceza olarak kibire çok uygun düşmektedir. Allah’ın Resûlü (s.a.v.) gerçekten sözünde isabet etmiş ve doğru söylemiştir.