“Allah’ın sınırlarında duran ile bu sınırları aşan insanın durumu şuna benziyor:
Bir grup insan aralarında kur’a çekerek gemiye bindiler. Kur’a sonunda bir kısmı üst kata, bir kısmı da alt kata düştü. Geminin alt katında bulunanlar su almak istediklerinde üsttekilerin yanından geçerlerdi. Dediler ki:
–Biz payımıza düşen yerden bir delik açsak, üstümüzdekileri de rahatsız etmemiş oluruz.
Eğer üst kattakiler, alttakileri yapmak istedikleri ile başbaşa bıraksalar hep birlikte mahvolurlar. Eğer ellerinden tutup onları engelleseler hem kendileri, hem de onlar hep birden kurtulmuş olurlar.”
İnsan yaşamı boyunca iki emir arasında bulunur: Bir işi yapma emri ile yapmama, kaçınma emri... Her iki emir de insanı kötü bir yaşantıdan ve çirkin bir âkıbetten korumak içindir.
Kendi başına buyruk olup kafasının dikine giden, öğüt ve uyarılara karşı sağır kesilen, emrolunduğu şeyleri yapmayan, daha da ileri giderek, yapılması haram olan şeyleri yapan insan, hiç şüphesiz hem kendisine hem de toplumuna zulmetmiş, yazık etmiştir!
İki çeşit sorumluluk vardır:
• Bireysel (kişisel) sorumluluk
• Toplumsal (genel) sorumluluk
Bir çok sebep ve vesileyle birinci tür sorumluluk ikinci tür sorumluluğun alanları içine girer. Çünkü insan, varlık âleminde tek başına yaşayan bir canlı değildir. Bilakis toplumu meydana getiren parçalardan küçücük bir parçadır.
Sevgili oğlum;
Örneğin; sen ailen içinde bir fertsin. Ailen de ‘özgürlük’ davası ve safsatasıyla dağılması asla mümkün olmayan bir sosyal üniteyi oluşturur.
Bundan dolayıdır ki Hz. Peygamber’in (s.a.v.) sınırlı özgürlüğün temel ilkelerini ve anahatlarını belirleyen nasihatı, asırlar ve nesiller boyunca beşeriyetin tanıdığı en doyurucu ve en mükemmel öğreti olmuştur.
İşte bu peygamberî nasihatı henüz küçük yaşında belleyip gaye ve hedefini kavrayabilirsen, hayâtının bütün aşamalarında buna göre yaşar, gelecekte de faziletli bir toplumun faziletli bir üyesi olabilirsin.
Hadis-i şerîfi, peygamberî öğüdü senin için biraz açmak ve basit bir biçimde açıklamak istiyorum:
Hz. Peygamber’in (s.a.v.) anlatmak istediği şudur:
Bir grup insan denizde yolculuk yapmak istediler. Bunun için bir gemiye bindiler. Ancak sayıca kalabalık oldukları için aralarında yolculuk boyunca kalacakları yerleri bölüştüler. Kimilerinin payına geminin güvertesi, kimilerininkine de geminin bodrum katı düştü.
Geminin bodrum katında kalanlar, suya ihtiyaçları olduğu zaman güverteye çıkarak denizden su çektiler. Sağlam olmayan kaplarla o suyu taşıdılar. Kapları sağlam olmadığı için su etrafa dökülüyor ve o katta oturanların eşyalarına zarar veriyordu.
Güvertede oturanlar bu durumdan rahatsız oldular ve of çekmeye başladılar. (Hiç şüphesiz bu davranışları yanlıştı.)
Bundan sonra su taşıyan alt kat sakinleri arasında şu konuşma geçti:
– Şayet biz geminin altından bir delik açarak ihtiyaç duyduğumuz suyu oradan temin etseydik, üst katta oturanlardan hiç kimseye zarar vermezdik.
(Hiç şüphesiz bu da yanlış bir davranıştı.)
(Birinci yanlışlık, duyulan rahatsızlıktan dolayı meydana gelirken, ikinci yanlışlık ise iyi niyetten kaynaklanıyordu.)
Üst kattakiler alt kattakilerin gemiyi delerek su temin etmeye çalışmalarına ses çıkarmasalar muhakkak hepsi birden helak olurlar. Her iki gruptaki akıl sahipleri, düşüncesizce hareket eden arkadaşlarının bu isteklerine karşı gelirlerse hepsi birden kurtulurlar.
Sevgili genç...
Elbette başkalarının hürriyetinin başladığı yerde senin hürriyetin biter. Ancak çok dar bir çerçevede bireysel bir özgürlükten söz edilebilir.
Allah seni düşüncesizce hareket etmekten, başı boş kalmaktan ve pişman olacağın hataları yapmaktan korusun