“İmanca mü’minlerin en olgunu, ahlâkı en güzel olan ve ailesine en yumuşak davranandır.”
Tirmizî ve Hakim
Ahlâk...
Pek çok biçimi ve bölümü vardır.
Yaşantıyı ilgilendiren hiçbir alan veya davranışa ilişkin saha olmasın ki, orada ahlâktan söz edilmesin. Ahlâk derinleşip kök salmış ve iyice yerleşmiş ise, birey ve toplumu sağlam, sabit, dosdoğru bir karakter üzerine kurar. Ama zayıflamış, yavaş yavaş çözülmeye ve dejenere olmaya yüz tutmuş ise, birey ve toplumu dönüşü olmayan bir sona yuvarlar.
Hikmet ehlinin öyle sözleri var ki, ne yazık ki çokça tekrarlanmaktan ve olur olmaz yerlerde delil olarak öne sürülmesinden dolayı etkisini kaybetmiş, değerlerin ulvi dünyasından donuk harflerin alçak zeminine düşmüştür.
Bu güzel sözlerden birisi de Hafız İbrahim’in aşağıdaki şiiridir.
Bir millet ancak ahlâkı ile ayakta kalır
Ahlâkı çökmüş bir millet ergeç yıkılır.
Bu şiiri güzel bir yazı halinde yaldızlı bir çerçeve içinde asılı olarak pek çok yerde görmüşüzdür. Ama ne yazık ki sadece bulunduğu mekanı süslesin diye asılmıştır!
Bu şiiri görürüz, okuruz, sonra geçip gideriz. Gönlümüzde ne bir etkileşim meydana getirir ne de bir tepkime.[3]
Hakikat şu ki, milletlerin varlıklarını devam ettirebilmeleri ve ilerleyebilmeleri, hiç şüphesiz ahlâk ile paralellik arzetmektedir.
Tarihi derinlemesine inceleyip milletlerin hayâtlarına inceden inceye vâkıf olan, onların yaşantılarının özüne ve görünen dünyalarına nüfuz etmiş insanlar çok iyi bilirler ki, tarihten silinmiş milletler önce güç, egemenlik ve saltanatlarını; ardından da kalıcılık ve devamlılıklarını ziyan etmişlerdir. Bunların sebebi ise ahlâkî çözülme ve İslam dini dairesi dışına çıkmaktan, sapmaktan başka birşey değildir.
Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) bu nasihatında bize iki şeyi öğretiyor. Bunlardan biri genel, diğeri de özel karakterdedir.
• Genel olan şudur: Genel çerçevesiyle, geniş anlamıyla güzel ahlâk... Hz. Peygamber (s.a.v.) güzel ahlâkı mü’min insanın kalbindeki imanın olgunluk ve mükemmelliğine bağlamıştır. İmanca mü’minlerin en olgunu ahlâkı en güzel olanıdır.
Sevgili gençler...
Hiç kuşkusuz bu durum, müslümanın inancına göre, dünya hayâtı ile ahiret hayâtı arasında var olan kopmaz bağlantının bir tezâhürüdür. Bu iki hayâtı birbirinden koparmak, ayırmak asla mümkün değildir. Bu bağlantı nedeniyledir ki ne dünya hayâtında bir zarara uğramak söz konusudur ne de ahiret hayâtında... Ne çökme, ne dağılma, ne yokolma ve ne de cehennem. Doğrusu cehennem ne kötü sondur...
Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmaktadır:
“Kıyamet günü meclisce bana en yakın olacak olanlarınız, ahlâkı en güzel olanlarınızdır.”
Dünya kazancı olan mutlu ve onurlu bir yaşam da, ahiret kazancı olan Hz. Muhammed’e (s.a.v.) yakın olmak da güzel ahlâklı olmayı zorunlu kılıyor.
Bize kaça mal olur?! (Ticaret dili ile anlatım). Hiçbir şeye!!
Tüccar, insanlarla olan ticaretinde zaman zaman zarar edebilir; ama Allah ile yapılan bir ticarette asla kesada uğramak yoktur.
• Özel olan da şudur: Aileye ve akrabaya yumuşak, nazik davranmak iyi muamelede bulunmaktır. Aşağıdaki hadis-i şerîf de bu anlamı pekiştirir:
“Sizin en iyiniz, ailesine ve akrabalarına en iyi davrananınızdır. Ben kendi aileme ve akrabalarıma hepinizden daha iyi davranıyorum.”
Anne babaya, kardeşler ve akrabalara iyi davranmanın vesile ve yolları elbette bir taneyle sınırlı değildir.
Onları dinleyip isteklerini yerine getirmek, onlara karşı saygılı olmak, hürmet etmek, nazik davranmak gibi yol ve vesilelerle iyi birer evlat olun; siz kazanıp siz kârlı çıkarsınız. Allah sizi en güzel şekilde gözetsin ve korusun