“Kim insanların mallarını, geri iade etmek niyetiyle alırsa, Allah o kimseyi aldığını geri iade etmeye muvaffak kılar. Kim de insanların mallarını geri vermemek, telef etmek niyetiyle alırsa, Allah da onu telef eder.”
Buhârî
İnsanların mallarını almak nasıl olur?
Burada almaktan maksat, insanların malını şiddet kullanarak zorla ya da aldatarak almak değildir. Aksine yaşamın günlük olağan işlerinde ödünç ve borç kabilinden ve kararlaştırılan zamanda geri iade etmek üzere almaktır.
Sevgili gençler...
Bu uygulama, ticaret alanında sık görülen bildik bir durumdur. Diğer alanlarda ise bu tür bir uygulamaya pek rastlanılmamaktadır.
Öyleyse... İçinizden: ‘Bu bizi ilgilendirmez. Çünkü henüz ticaretle doğrudan uğraşmayacak bir yaştayız. İnsanların mallarıyla da hiçbir işimiz olmamaktadır!’ diyenleriniz çıkabilir.
Sevgili gençler...
Hz. Peygamberin (s.a.v.) hadislerinden sizin için derlediğim bu öğütlerin, anlık bir zaman dilimiyle sınırlandırılmasını istemiyorum. Zira bu öğütler genel ve kapsamlıdır. Gelecekte olması beklenen olayları açıkça gözlerinizin önüne sermektedir. Siz de bunlara dayanarak tedbirinizi alır, işinizde adımlarınızı sağlam basar, apaçık bir delil ile hareket edersiniz.
Sizden biriniz ağır bir mâlî (parasal) sıkıntıya düşebilir ve sıkıntısını giderip işlerini yoluna koymak için borç para istemek durumunda kalabilir. Bundan dolayıdır ki böyle durumlar başa gelmeden önce nasihat almak gereklidir. Zira korunmak, tedavi olmaktan iyidir.
Sevgili gençler...
Günümüzde alışılagelmiş borç anlayışı ‘kâr’ prensibi üzerine kuruludur. Bu sözcük Fransızca’dan motomot bir tercümeyle dilimize aktarılmıştır.[2] Bu kelimeyi dilimize aktaranlar, insanın ruhunda bıraktığı çağrışımdan dolayı onun, mâlî ilişkilerde ‘fâiz’ sözcüğünün hafifletilmiş şekli olmasına son derece dikkat etmişlerdir. Öyle ya, ‘kâr’ denildiği sürece insan nefsi onu belli bir sınıra kadar rahatlıkla kabul edebilmektedir!
Banka fikrini ilk defa ortaya atıp da bankaları mâlî–fâizsel ilişkilerin merkezi yapanların yahudilerin ta kendileri olduklarını elbet biliyorsun.
Bütün çeşit ve renkleriyle fâiz zulümdür... Çünkü fâiz insanın emeğinin ve alın terinin kanına girmekte, bunları sömürmektedir. Bundan dolayıdır ki Allah fâizi haram kılmış, yasaklamıştır. Allah-u Teâlâ fâiz hakkında şöyle buyurmaktadır:
“Oysa ki Allah, ticareti helâl; fâizi haram kılmıştır.”[3]
Fâize mukabil olarak da, müslümanların mâlî ilişkileri kolay yürüsün ve karşılıklı dayanışma sağlıklı bir toplum binasının temelini oluştursun diye bizim için ‘Karz-ı Hasen’[4] prensibini koymuştur. Allah-u Teâlâ bu konuda şöyle buyurmaktadır:
“Verdiğinin kat kat fazlasını kendisine ödemesi için kim Allah’a karz-ı hasen verir?”[5]
Biliyoruz ki sadakalar, Allah’a verilen karz-ı hasen çeşitlerinin ilkini oluşturmaktadır.
3) Borçlunun aldığı karz-ı haseni helâl yollarda kullanması... vs.
Kimileri sorabilir:
– Bazen borçlu insan, isteği dışında gelişen birtakım sebeblerden dolayı borcunu kararlaştıralan zamanda ödeyememektedir. Böyle bir durumda ne yapmalı?
Bu sorunun cevabını Allah-u Teâlâ şu şekilde vermektedir:
“Eğer borçlu, darlık içinde ise, rahatlığa ulaşıncaya kadar ona mühlet vermek gerekir.”[6]
Yâni borçlu kişi, mâlî bir sıkıntı çekip darlık yaşıyorsa ve ödeyemeyecek durumda ise alacaklı, onun vâdeyi uzatma isteğini dikkate almalıdır. Sert ve kırıcı olmaması gerekir. Bilakis hali düzelip işleri de yoluna girinceye kadar borçluya süre tanımalıdır.
Hz. Peygamber (s.a.v.) aynı zamanda çok önemli bir konuda borçluyu da uyarıp ikaz etmektedir. Bu da şudur:
• Borçlu borcunu ödeyebilecek durumda olduğu halde bolluğa ulaşıncaya kadar süre istemeye kalkışmamalıdır.
• Vicdanının derinliklerinde, malı telef etmek ya da yok etmek gibi kötü bir niyet taşımamalıdır.
Karz-ı hasen alıp da onu helâl yerlerde kullanmayan ya da içinde bir kötülük gizleyen insan iyi bilsin ki, Allah sürekli olarak onu görüyor. Ve onu çok şiddetli bir biçimde cezalandıracaktır.
Sevgili gençler...
Sizin yaşlarınızda bu tür olaylar pek nâdir meydana gelir. Fakat şayet böyle bir olayla karşılaşırsanız biliniz ki, bu sizin için farkına varamadığınız bir tecrübedir. Kendinizi erken yaşlardan itibaren bilinçlendirmeye gayret ediniz. Güvenilir, dürüst insanlarla birlikte olunuz.